Yönetim Teorileri
18.yy ikinci yarısında ortaya çıkan sanayi devrimi tarıma ve el sanatlarına bağlı toplum biçiminde köklü değişikliklere sebep olmuştur. Sanayi devrimi ile yönetim bir bilim olarak incelenmeye başlamıştır. Küçük ve dağınık halde bulunan üretim birimleri bir çatı altında toplanmıştır.
Sanayi Devrimi
Sanayi Devrimi buhar gibi yeni güç kaynaklarının kullanımı ve makineleşme sayesinde üretim yapısında ve ekonomide meydana gelen büyük ve köklü değişimdir.Sanayi İnkılabı şeklinde de ifade edilir. 18. yüzyılın ikinci yarısında İngiltere’de başlamıştır.
Nedenleri
- Avrupa’da genel nüfus artışı ve şehirlerin nüfusunun artması.
- Sömürgecilik sayesinde sermaye birikiminin oluşması.
- Teknolojik ilerlemeler sonucunda buhar makinesi gibi yeni üretim araçlarının ortaya çıkması.
- Kapitalizmin gelişmesi (bankacılık, sigortacılık, çok ortaklı şirketler, vs.), girişimciliğin artması ve ticaret hukukunun gelişmesi sayesinde sanayi yatırımlarının artması.
- Özel mülkiyetin, ekonomik ve ticari hakların güvence altına alınmasıyla güvenli ve istikrarlı bir ekonomik ortamın oluşması.
Sonuçları
- Şehirlerin nüfusu arttı. Kırsal bölgeler ve tarım sektörü eski önemini kaybetti.
- İşçi sınıfı ortaya çıktı. İşçi mücadelesi, sendikacılık ve sosyalizm doğdu.
- Sömürgecilik yaygınlaştı. Sanayileşen ülkeler arasında sömürgecilik rekabeti ortaya çıktı. Bu durum 1. Dünya Savaşının çıkmasına etki etti.
- Çevre sorunları arttı.
- İnsanların genel refah düzeyi arttı.
- Bilimsel ve teknik gelişmeler hızlandı.
Klasik Yönetim Teorisi
Klasik teori içerisinde üç ayrı yaklaşım bulunmaktadır;
1- Bilimsel Yönetim Yaklaşımı (Frederick Taylor)
2- Yönetsel Teori (Henri Fayol)
3- Bürokrasi Yaklaşımı (Max Weber)
Bu yaklaşımların ortak noktaları;
- İnsanı yönetmenin tek bir yolu olduğuna inanırlar,
- İdeal tek bir örgüt yapısı oluşturmayı hedeflemiştirler,
- Kapalı bir sistem inanışı,
- Etkinlik ve verimlilik kavramları üzerine odaklanmışlardır,
- Akılcı-iktisadi insan modeli
- Para tek motivasyon aracı olarak görülmektedir, insanın diğer üretim faktörlerinden hiçbir farkı yoktur.
- Bu teorinin insana ilişkin varsayımları Douglas Mc Gregor’un X teorisine uymaktadır.
X TEORİSİ | Y TEORİSİ |
İnsan çalışmayı sevmez ve mümkün olduğunca işten kaçmaya çalışır. | İnsan çalışmayı sever, çalışmak da en az oyun ve dinlenme kadar doğaldır. |
insan örgütsel amaçlara karşı kayıtsızdır. Amaçlar doğrultusunda harekete geçebilmeleri için zorlama, kontrol, cezalandırma gerekir. | İnsan örgüt amaçlarını benimsemesi halinde hiçbir ceza, zorlamaya gerek duymaksızın kendi kendini kontrol ve yönetme yoluna gider. |
İnsan sorumluluk almaktan kaçar, hırs sahibi değildir, güvenliği birinci planda tutar. | İnsan sorumluluk almaktan kaçınmaz, aksine sorumluluk üstlenebileceği durumları tercih eder. |
İnsan yönetilmeyi tercih eder. | İnsan örgütsel sorunların çözümünde gereken yaratıcılığa sahiptir. |
Bilimsel yönetim anlayışı uygulayıcılarından Henry Ford:
‘’Bir işletmede el ele vererek çalışmak için birbirini sevmeye, şahsi temasa lüzum yoktur. İşçiler vazifelerini bitirince evlerine giderler, ferdi-şahsi hayatlarını istedikleri gibi kurarlar ve geçirirler. Fabrika bir salon değildir. Modern sanayi meslek hayatında insan unsurundan fazla bir şey beklememektedir.’’
Bilimsel Yönetim Yaklaşımı
Yönetimi, problemleri düşünsel ve sistematik olarak ele alıp buna göre şekillendirmek üzere ortaya çıkan yaklaşımdır. Kullanılan üretim tekniklerinin bilimsel olmaması Taylor’ı bu konuda düşünmeye sevk etmiştir.
Taylor’a göre işlerin dizaynı ve yapılma şeklinin mühendislik açısından ve bilimsel olarak yeniden incelenmesi ile hem verimlilik artacak hem işletme ve işçiler daha fazla pay elde edeceklerdir.
Bilimsel yönetim yaklaşımı ilkeleri;
- Standart araç, gereç, yöntem ve süreler belirlenmeli, standardizasyon sağlanmalı.
- İşe uygun eleman seçilmeli,
- İşi yapan kişiler sürekli eğitime tabi tutulmalı,
- İşçiler yeteneklerini kullanacak şekilde çalıştırılarak maksimum üretim sağlanmalı, işçiler üretime göre ödüllendirilmeli,
- İşbölümü ve uzmanlaşmaya yer verilmeli, ustabaşılık gerçekleştirilmeli.
Bilimsel yönetimde temel amaç, israf ve kayıplara yol açan nedenleri bulup minimize etmek ve verimliliği artırmak.
Taylor üretim konusunda yaptığı deneyler sonucunda iş bölümü, zaman etüdü ve parça başı ücret sistemini ortaya koymuştur. Böylece daha az işçi ile daha fazla iş gerçekleşmiş, maliyetler düşerek işletme gelirleri artmıştır. Tüm bu çalışmalar yönetim açısından oldukça iyi sonuçlar verse de büyük bir işsizlik akımı ortaya çıkardı ve büyük tepkilere neden oldu.
Yönetsel Teori
Henri Fayol yönetimi bir süreç olarak ele almış ve bu süreci fonksiyonlara ayırarak incelemiştir:
- Öngörü (Forecasting): Yönetimin söz konusu olduğu geleceği anlayabilmek ve yönetimsel kararları etkileyecek tahminlerde bulunabilmektir
- Planlama (Planning): Tahminlerin ve tecrübelerin etkisi ile doğru yönetim adımlarını belirleyebilmektir.
- Organizasyon (Organizing): Konulan planların doğru şekilde uygulamaya geçirilmesidir.
- Yönetme (Commanding): Organizasyona geçen planlar için doğru komutları verebilmektir.
- İdare etme (Coordinating): Komutların doğru şekilde yapılabilmesi için gerekli düzenlemelerin yapılmasıdır.
- Kontrol etme (Controlling): Planın işlediğinden emin olmak ve gerekli düzeltmeleri yapmaktır (şimdiye kadar olan bütün adımlarda düzeltme yapılabilir)
Bunun yanı sıra Fayol; işletmede gerçekleşen faaliyetleri ortaya koymuştur, yöneticilerin sahip olmaları gereken özellikleri belirtmiştir.
Fayol, işletme yapı, süreç ve sonuçlarına yönelik 14 temel ilke ortaya koymuştur:
- İş bölümü (division of work): Fayol’a göre iş konusunda uzmanlık kazanmak ve daha başarılı çalışanlar elde edebilmek için organizasyondaki insan kaynağının işlere uygun şekilde dağıtılması gerekir.
- Otorite (Authority): Yöneticiler emir verebilmelidir. Otorite onlara bu hakkı tanır. Unutulmamalıdır ki sorumluluk otoritenin uygulanması ile doğar.
- Disiplin : Çalşanlar organizasyonda belirlenen kurallara uymalı ve saygı göstermelidir. İyi bir disiplin, iyi bir liderliğin sonucudur.
- Komutların tekliği (Unity of Command): Her çalışanın emir aldığı bir amiri olmalıdır.
- Hedef tekliği (Unity of direction): Organizasyondaki her grubun amacı ortak olmalıdır ve tek bir yönetici tarafından ortak hedefe ulaşan bir plan çerçevesinde yönetilmelidir.
- Genel amaçların bireysel amaçlara üstünlüğü: Herhangi bir bireyin kişisel amaçları, organizasyonun genel amacını geçmemli, buna üstünlük sağlamamalıdır.
- Ücret (Remunaration): Çalışanlara, hizmetlerine göre uygun şekilde ödeme yapılmalıdır.
- Merkezileştirme (Centralization): Merkezileştirme, hangi çalışanın hangi oranda kararlara dahil olacağını belirlemek anlamına gelir.
- Sabit zincir (Scalar Chain): En tepe yöneticiden en alttaki çalışana kadar uzanan zincir, bir sabit zinciri ifade eder. Her türlü iletişim bu zinciri takip etmelidir. Bu zincir sabit olmalıdır.
- Sıra (Order): Bir organizasyondaki kişilerin, makinelerin, malzemelerin v.b. belirli bir sırada olması, yerlerinin ve çalışma şekillerinin belirli olması anlamına gelir.
- Özkaynak (Equity): Yöneticiler, astlarına nazik ve anlayışlı davranmalıdır.
- Dengeli çalışma süreleri (Stability of Tenure of Personnel): İşe girip çıkmaların yüksek olduğu bir iş yeri verimsizdir. Yönetim, düzgün bir şekilde personel planlaması yapmalı ve ayrılan personelin yerini uygun şekilde doldurmalıdır.
- Girişim Birlikleri (Initiative): Planları yapacak ve uygulayacak olan çalışanların yüksek seviyede gayret göstermesi gerekir.
- Takım ruhu (Esprit de corps): Organizasyondaki takım ruhunun ödüllendirilmesi, yüksek uyum ve birlik getirecektir.
Bürokrasi Yaklaşımı
Sözcük anlamıyla bürokrasi; Devlet işlerinin yürütülmesinde yazışmalara gereğinden çok önem verme, kırtasiyecilik olarak tanımlanmaktadır.
Max Weber bu yaklaşımda görevler hiyerarşik bir sistem oluşturacak şekilde düzenlenmiştir. Hiyerarşinin her kademesindeki yetki ve görevler önceden belirlenmiştir. İşler bölümlere ayrılarak uzmanlaşmış kişiler tarafından yürütülmektedir.
Tüm çalışanların görev, yetki ve sorumlulukları bellidir ve keskin bir şekilde ayrılmıştır. İşlemler ve iletişim yazılı olarak yapılmakta, çalışanlar emirlere yasal olarak uymak durumundadır. Hiyerarşik düzen içerisinde her birim bir üst birim tarafından kontrol edilmektedir.
Neo-Klasik Yönetim Teorisi
Klasik teorinin ‘insan ilişkileri yaklaşımı’ etkisiyle farklılaştırılmış halidir. İnsan ilişkileri yaklaşımının ortaya çıkışında Hawtorne araştırmaları büyük rol oynamıştır. İnsan ilişkileri yaklaşımının ele aldığı başlıca konular; insan davranışı, insan ilişkileri, gruplar ve davranışları, algılama ve tutumlar, motivasyon, liderlik gibi kavramlardır.
İnsan ilişkileri yaklaşımına göre, örgütün en üstün varlığı insandır. Örgütün verimi, tek tek çalışanların veriminin toplamıdır. İnsan bir makine değildir. İnsanın bilişsel gücü, duyguları, tutumları vardır.
İnsanlar örgütsel toplum içinde gruplaşır. Bu doğaldır. Bunu engellemek değil, yöneterek örgüte yararlı kılmak esastır.
Çalışan motivasyonunu sağlamada farklı etkenler vardır.
Hawthorne Araştırmaları
1924-1933 yılları arasında Elton Mayo ve arkadaşları tarafından gerçekleştirilen deneyleri kapsar. Bu araştırmaların başlangıçtaki amacı, aydınlatma, havalandırma, ısıtma, dinlenme molaları gibi fiziksel faktörlerin verimlilik üzerindeki etkisinin belirlenmesiydi.
Ancak beklenen sonuçlar elde edilmeyince, fiziksel faktörler yerine sosyal ve psikoloji faktörlerine odaklanılmıştır. Araştırmalar sonucunda üretim miktarını ve verimliliği esas olarak sosyal faktörlerin etkilediği belirlenmiştir. Örgüt yapısı sosyal bir yapı olarak ele alınmaya başlanmıştır. Biçimsel olmayan gruplar olağandır.
Hawtorne Araştırmaları kapsamında uygulanan deneyler;
- Işıklandırma Deneyleri (Işığın etkisi),
- Role Montaj Odası Deneyi (dinlenme süreleri, çalışma süreleri),
- II. Role Montaj Odası Deneyi (ücret sistemi),
- Mika Yarma Test Odası Deneyi (sosyal çevre şartları),
- Mülakat Programı (işçilerden dürüst yorumlar istenmiştir),
- Seri Bağlama Gözlem Odası Deneyi (sosyal grup davranışı) şeklindedir.
Modern Yönetim ve Örgüt Teorisi
- Diğer yönetim teorilerinin aksine örgütü açık bir sistem olarak ele alır.
- Örgütte amaç ve yöntemlerin bireye bırakılması gerektiğini düşünür.
- Örgüt içerisinde oluşan etkileşimin dinamik süreci üzerinde durulur.
- Örgütlerin birbirini etkilediğini düşünür.
- Sosyoloji, psikoloji, ekonomi, ekoloji disiplinlerine yer verir
- Örgüt bir bütündür.
Sistem Yaklaşımı
Sistem yaklaşımı, modern örgüt teorisinin temelini oluşturmaktadır. Bu yaklaşım, İkinci Dünya Savaşından sonra egemen olmaya başlamıştır. Karmaşık yapılı örgütlerin incelenmesi ve beşeri ilişkilerin öneminin anlaşılmasıyla örgütler sosyal sistemler olarak ele alınmıştır.
Sistem yaklaşımı modern teori kapsamında ele alınsa da, sistem anlayışı oldukça eskilere dayanmaktadır. Aristo’nun; ‘bütün, parçaların toplamından daha fazladır’ sözü bu yaklaşımın görüş açısını ifade eder.
Her olayı belirli bir çevre içinde başka olaylarla ilişkili olarak incelemek olayları anlama, tahmin etme ve kontrol etme açısından daha etkindir.
Sistem ve Alt Sistemler
Sistem kavramına yönelik çok sayıda tanım yapılmıştır;
- Sistem, kaos olmayan herhangi bir durumdur.
- Sistem, organize edilmiş unsurlardan oluşan bir yapıdır.
- Sistem, bir amacı gerçekleştirmek için organize edilmiş iletişim hatları ile birbirine bağlı insan, makine, materyal toplamıdır.
- Sistem, birbirleri ve birbirlerinin nitelikleri arasında ilişkiler olan nesneler dizidir.
Bütünü oluşturan parçalar birbirlerini etkilediği gibi bütünü de etkiler. Alt sistemlerden herhangi birinde aksaklık olduğunda bu bütüne de yansıyacaktır. Yani sistemdeki bir durumu anlayabilmek, onu oluşturan alt sistemleri ve bu sistemlerin birbirleriyle olan ilişkilerini inceleyerek mümkün olabilir.
Sistem yaklaşımının temeli, asıl önemli olanın bütün olduğu ve parçaların bütünü etkilediği oranda önemli olduğu görüşüne dayanır.
Açık Sistem-Kapalı Sistem
Kapalı sistemler, kendisi dışında hiçbir sistem olmayan veya çevresindeki sistemlerden hiçbir şekilde etkilenmeyen sistemlerdir.
Açık sistemler, mutlaka bir çevresi ve çevre ile ilişkisi olan, haberleşen ve birbirlerini değiştiren, etkileyen sistemlerdir.
Durumsallık Yaklaşımı
Bu yaklaşım, çevreye verdiği önem ve tek bir doğru yol değil de, şartların gereklerine uyan yolun en iyi yol olduğunu savunması sebebiyle önem kazanmıştır. Her zaman ve her yerde geçerli bir örgüt yapısından söz edilemez, her şey koşullara bağlıdır.